“`html
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan Yeni Süreç Hakkında Değerlendirmelerde Bulundu
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “yeni süreç” tartışmalarına dair önemli açıklamalarda bulundu. Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz ile gerçekleştirdiği röportajda, Bakırhan, çözüm yolu ve müzakere süreci hakkında dikkat çekici görüşler paylaştı.
‘BAHÇELİ KÜRT SORUNUNU GÜNDEME GETİRDİ’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kürt sorunu ile ilgili yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt sorunu, neredeyse bir asırdır çözülemeyen ve ülkemizdeki diğer sorunların da tetikleyeni olan bir konudur. Bahçeli’nin bu gerçeği gündeme getirmesi kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştır. Ancak bir problem devam ediyorsa ve ülkenin çeşitli alanlarında sıkıntılara yol açıyorsa, böyle bir beyanat vermek de oldukça yaygındır. Yıllardır bu sıkıntılara dikkat çekiyorduk ve nihayetinde bu noktaya gelinmesini önemli buluyoruz. Fakat Bahçeli’nin niyetinin ve samimiyetinin ne düzeyde olduğunu, somut adımlarla göreceğiz.
Bahçeli ile çözüm yöntemimizde ayrılıklar bulunsa da, iki temel noktada bir noktaya geldiğimiz ortada. Birincisi, Bahçeli, Kürt sorununu muhataplarını doğru tanımladı ve Öcalan’ın çözüm konusundaki yetkisini kabul etti. İkincisi, yıllardır süregelen tecritten bahsederek “kapılar açılsın, görüşelim” dedi.
Bunun yanına, Bahçeli ve Erdoğan’ın Kürt meselesiyle ilgili somut bir programlarının henüz mevcut olmadığını ve çözüm konusunu daha da karmaşık hale getiren yaklaşımlarla karşılaştığımızı eklemeliyim. Eğer bir çözüm planları varsa, kamuoyu ile paylaşmaları gerekiyor. Bahçeli, “Türkiye barışı” derken aslında neyi kastettiğini açıklamalıdır. AKP, bu noktada Bahçeli ile aynı fikirde mi? Toplum bu soruların cevabını merak ediyor. Kürt sorununun demokratik bir çözümüne dair somut bir plan ihtiyaç duyulmaktadır.
‘KÜRT SORUNU HERKESİN MESELESİ’
Kürt sorununun çözümü için atılması gereken ilk adım nedir?
Öncelikle tecridin ortadan kaldırılması elzem. İmralı kapısındaki kilidin açılması gerekli. Bu durum, aynı zamanda bir niyet testi olacaktır. Kamuoyunun, İmralı’dan duyulacak sesi sabırsızlıkla beklediği bir dönemden geçiyoruz. Tek taraflı tartışmalarla bir çözüm sağlanamaz; bu sebeple tarafların bir araya gelmesi ve Türkiye sivil toplumunun tartışmalara dahil edilmesi şart. Barışın ortamı yalnızca bu şekilde güçlenebilir. Bahçeli, “Türkiye barışı” diyorsa bunun da tarafları var. Kürt meselesi, yalnızca belirli kişiler arasında kapalı kapılar ardında tartışılacak bir sorun değildir. Tüm toplumu ilgilendiren bir konudur. Bu bağlamda, aydınlar, yazarlar ve sanatçılar gibi tüm sivil toplum dinamikleri, barışın sağlanması adına bir araya gelmeli ve güçlü bir ses oluşturmalıdır.
‘DEVLETİN YANLIŞ ADIMLARI SORUNU BÜYÜTÜR’
23 Ekim’de bir görüşme yapıldı, ancak sonrasında birçok başvuru yanıtsız bırakıldı. İlk adımın atılmadığını ifade edebilir miyiz?
Açık bir şekilde belirtmeliyim ki, devlet bu süreçte yanlış bir oyun oynuyorsa -ki bugüne kadar konuya samimi yaklaşılmadı- büyük bir hata yapmaktadır. Tartışmaların başındayız. Yüzyıllarca uygulanan politikalar, çözümsüzlüğü derinleştirdi. DEM Parti olarak, var olan herhangi bir umut ışığını büyütmeye ve topluma mal etmeye çalışıyoruz.
Bu platformdan duyuruyoruz; biz, demokratik bir çözüm ve onurlu bir barış için hazırız. Sayın Öcalan, hukuki ve siyasi vurgusuyla “buradayım” diyor. Öcalan’ın açıklaması sonrasında KCK, “Biz buradayız, Sayın Öcalan’ın yönlendireceği süreci destekleyeceğiz” dedi. Bu, Kürt sorununda sorumluluk taşıyan herkesin konuya duyduğu dikkat anlamına geliyor. Eğer Kürtler, çözüm isteğini ifade ediyorlarsa, o zaman Sayın Bahçeli, siz de burada mısınız? Sayın Erdoğan, siz var mısınız? Eğer hala devlet aklı sağlamsa, bu mesele Türkiye’nin gelişimini nasıl engelleyebilir? Kürt sorununu nasıl çözecekler?
‘İMRALI’DA RESMİ GÖRÜŞMELER ŞART’
Öcalan’ın son mesajına, iktidardan bir yanıt gelmedi. İmralı’da resmi görüşmeler yapılması, nasıl bir geleceği açar?
Çok önemli bir fırsat bulunmakta. Sayın Öcalan, çözüm için somut öneriler sunmakta. Demokratik ulus, demokratik cumhuriyet ve eşit yaşam modeli öneriyor. Şerafettin Elçi, “Bu meseleyi çözebilecek son nesiliz” demişti. Bu kuşak, demokratik çözüm için büyük bir bekleyiş içinde. Cumhuru demokratikleştirmek adına Öcalan ile derhal görüşülmeli ve müzakerelere başlanmalıdır. İmralı’da bir çözüm iradesi mevcutken, bu fırsatın değerlendirilmesi gerekiyor. İmralı’da, barış ve müzakere kampı kurulmalı. Bu mesele, hem Türkiye’nin enerji ve ekonomik geleceğini etkileyen hem de toplumun refahını düşüren bir konudur.
‘MUHALEFET KÜRT SORUNU ÜZERİNDE OLUMSUZ BİR TAVIRDA DURUYOR’
Meclisteki diğer partilerin yeni süreç üzerine yapmış olduğu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhalefetin bu konudaki sorumluluk alması takdirle karşılanmalıdır. CHP ve diğer partiler, Kürt meselesinin çözümüne dair olumlu bir pozisyonda bulunuyorlar. Bu yaklaşım, iktidarın atacağı yanlış adımlara karşı bir denge unsuru oluşturabilir. 2013-2015 döneminde muhalefetin büyük kısmı çözüm sürecine karşıydı. Oysa şu anda, olumlu bir yaklaşım görüyoruz. Tüm dünyada mutabakat sağlamak zor, ancak Türkiye’de Kürt meselesinin demokratik bir çözüme yönelik geniş bir destek oluşumu tarihi bir daha fırsatı olarak sunuyor. İktidar ve devlet bu durumu değerlendirip heba etmemelidir.
‘KAYYIM POLİTİKALARI İLE BASKILAR ARTMAKTADIR’
Belediyelere kayyım atanması ile ilgili nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Burada meseleyi netça ortaya koymalıyız; bir kayyım cumhuriyeti oluşturma çabası ve demokrasi ile cumhuriyeti buluşturma mücadelemizin arasında bir çatışma bulunmaktadır. İktidar, halk iradesini tanımakta direnirken, biz demokrasi ve yerel iradeyi savunuyoruz. Kayyım atamaları, iktidarın toplumsal çeşitliliğe olan saldırısını göstermektedir. Kayyım, halkın iradesinin gaspıdır ve toplumun ve demokrasinin temeline bir zehir olarak karşımızda durmaktadır. Bu uygulamalar hiçbir şekilde halkın iradesinin yerine geçemez. Halk, iradesine sahip çıkmakta kararlıdır ve bizim mücadelemiz de devam edecektir.
Tepkilerin ardından gelen “geçici görevlendirme” açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
İktidarın kayyım politikaları, toplumsal meşruiyetini kaybetmiştir. Farklı bir terim kullanılarak kayyım uygulamasını örtmeye çalıştıkları ortada. Ancak kayyım, demokrasiyi zedeleyen bir uygulamadır ve halk iradesini yok saymak anlamına gelir.
(MEZOPOTAMYA AJANSI)
“`